GüncelMakaleler

ANALİZ |Deniz Poyraz’ın Katili Devlettir! Şimdi “Poyraz Olunmalı!

AKP sıkıştıkça koltuk değneği rolünü oynayan CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, istediği kadar gece yarısı videoları yayınlasın kimseyi ikna edemez! AKP iktidarı her taraftan sıkışmıştır.

17 Haziran 2021’de HDP İzmir il binasını silahla saldıran faşist Onur Gencer, il örgütünde çalışan Deniz Poyraz‘ı katletti. HDP il binası önünde haftalardır çadır kurup binaya girip çıkanları gözetleyen polisin gözleri önünde rahat bir şekilde binaya giren katil, önce binanın camlarını kırıp havaya ateş etti. Silah sesini duyan polisin hiçbir müdahale de bulunmaması, hatta binaya girmek isteyen HDP’lileri engellemesi saldırının önceden planlandığını gösteriyor.

Poyraz’ı katleden katil Onur Gencer, ifadesinde “HDP’den nefret ettiğini, o anda içeri de kim bulunsaydı, çocuklar da dahil herkesi öldüreceğini” açık olarak ifade etmiş ve “olayı tek başına” yaptığını söyleyerek, gözleri devletin üzerinden çekmeye çalışmıştır. Ancak katilin bu beyhude çabası, gözleri devletin üzerinden çekmeye yetmemiştir. Bu cinayetin arkasında devletin olduğu açıktır.

Faşist saldırı sonrasında Onur Gencer’e söyletilenler bilinen ezberlerdir. Gerek HDP’ye gerekse de ilerici, demokrat ve devrimcilere yapılan tüm saldırılar aynı yöntemle yapılmış ve katiller her defasında “eylemi tek başına yaptığını, kimseyle bağlantısı”nın olmadığını söyleyerek, azmettiricilerini hiçbir zaman açıklamamışlardır.

Hatırlanırsa Hrant Dink’i katleden Ogün Samast da ifadesinde “cinayeti tek başına işlediğini, kimseyle bir bağlantısının olmadığını” söylemiş, avukatlar olayı aydınlattıkça, Samast’ı azmettirenlerin polis ve MİT olduğu ortaya çıkmıştır. Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer’in de basına yansıyan fotoğraflarından bir kontra olduğu anlaşılmaktadır.

Deniz Poyraz’ın katledilmesi, birinin HDP’ye kızarak binaya girip işlediği bir cinayet değildir. Bu cinayet, HDP şahsında Kürt halkına yapılmış bir saldırıdır. Bunu böyle görmediğimizde bu politik suikastla verilmek istenen mesajı anlayamayız.

HDP’nin kapatılması istemiyle açılan davanın sürdüğü bir süreçte Deniz Poyraz’ın katledilmesi tesadüfü değildir. Davaya konu edilmek istenen “HDP’nin PKK ile olan ilişkisi, bölücülük yapması” vb. gibi suçlamalarla kamuoyunun ikna çabaları sürdürülürken, Deniz Poyraz’ın katledilmesi ile devletin geliştirmek istediği HDP’nin “PKK ile ilişkisi var” tezi güçlendirilmek isteniyor.

2023 ya da erken bir genel seçimin yapılması durumunda HDP’yi önlerinde engel gören AKP ve MHP, son bir hamle olarak HDP’nin kapatılmasında hemfikir olmuş ve dava açmaya karar vermişlerdir. HDP’yi rahat bir gerekçeyle kapatabilmek için suni gerekçeler arayan AKP-MHP, HDP il ve ilçe binalarını PKK ile ilişkilendirerek “delil” toplamaya çalışıyor.

HDP’ye ilk defa bir saldırı yapılmıyor ya da kapatma davası açılmıyor. Halkın Emek Partisi’nin (HEP) kurulmasından HDP’ye gelinceye kadar legal tüm Kürt partilerine onlarca saldırı yapıldı, kapatma davaları açıldı.

HDP’nin Kapatılması Davası Güçsüzlüğün İşaretidir!

Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’nin gelişmesi, kitleselleşmesi yeni bir mücadele alanını da açmış oldu. 1990 yılında kurulan HEP’le başlayan bu mücadele alanı yükseldikçe faşist diktatörlüğün tedirginliği de o oranda arttı.

HEP’le başlayan kapatma davaları, 2009 yılına gelindiğinde o güne kadar kurulan 7 parti kapatıldı. HEP’in devlete verdiği ilk korku 18 HEP milletvekilinin SHP listesinden seçimi kazanarak TBMM girmeleri oldu. 6 Kasım 1991’de TBMM yemin töreninde, Amed Milletvekili Hatip Dicle’nin yemin öncesi ”Ben ve arkadaşlarım bu metni anayasanın baskısı altında okuyoruz” açıklaması ve ardından Leyla Zana’nın ”Bu yemini Kürt ve Türk halkı adına okuyorum” sözleri, ANAP ve DYP’li milletvekillerin ırkçı saldırılarına neden oldu.

31 Mart 1992’de SHP’den ayrılan HEP milletvekilleri TBMM’de kendi parti gruplarını kurdu. TBMM yemin törenini bahane gösteren devlet, 3 Temmuz 1992’de HEP’e kapatma davası açtı. Ve 14 Eylül 1993’te parti kapatıldı.

HEP’in yerine kurulan Özgürlük ve Demokrasi Partisi’ne (ÖZDEP) de kapatma davası açılması gecikmedi. ÖZDEP’in kapatılması ihtimaline karşın 7 Mayıs 1993’te Demokrasi Partisi (DEP) kuruldu. DEP’in 1. Olağan Kongresi’nin ardından 7 yöneticisi göz altına alındı. Mardin Milletvekili ve Mehmet Sincar ile Batman İl Yöneticisi Metin Can MİT tarafından katledildiler. 2 Eylül 1993’te ise DEP Parti Meclis Üyesi Habip Kılıç, Batman’da kontralarca katledildi.

Genel Başkan Yaşar Kaya ise Ankara DGM tarafından tutuklandı. 23 Kasım 1993’te de ÖZDEP kapatıldı. 2 Aralık 1993’te DEP’e kapatma davası açıldı. Ve ardından 2-3 Mart 1994’te TBMM’de 13 DEP milletvekilinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. 16 Mart 1994 tarihinde tutuklanan 13 DEP milletvekili hapishaneye konuldular.

DEP kapatılma davası sürerken yeni bir Kürt partisi olarak Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) kuruldu. 1995 seçimlerine giren HADEP, ilk seçimde 2 milyona yakın oy aldı. Meclise girmese de yerel seçimlerde 37 belediye kazanarak büyük bir başarıya imza attı. Faşist diktatörlük HADEP’e gözdağı vermek için 2 Haziran 1994’te HADEP kurucusu ve Parti Meclis Üyesi Muhsin Melik ve şoförü Mehmet Ayyıldız’ı Urfa’da katletti.

31 Ekim 2001’de Ağrı Doğubeyazıt ilçesinde HADEP üyesi Burhan Koçkar polis tarafından öldürüldü. 25 Ocak 2001’de Şırnak Silopi ilçe Başkanı Serdar Tanış ve ilçe sekreteri Ebubekir Deniz çağrıldıkları jandarma karakolunda faali belli şekilde katledilip yok edildiler.

Anayasa Mahkemesi 16 Haziran 1994’te DEP’i kapattı. 24 Haziran 1996’da HADEP 2. Olağan Kongresi’nde Türk bayrağını indirdikleri gerekçesiyle Genel Başkan ve onlarca parti meclis üyesi göz altına alındı. Genel Başkan Murat Bozlak tutuklandı.

1 Kasım 1998’deki 3. Olağan Genel Kurul’da Murat Bozlak yeniden Genel Başkanlığa seçildi. Genel kuruldan sonra baskılar daha da arttı. Onlarca il ve ilçe binası polis tarafından basıldı. Toplam 3 binin üzerinde parti çalışanı ve yöneticisi gözaltına alındı. 29 Ocak 1999’da HADEP’in kapatılması için dava açıldı. 13 Mart 2003’de ”terör odağı” olduğu gerekçesiyle HADEP kapatıldı.

HADEP’in kapatılmasının ardından Kürt hareketi demokratik alanda 1997 tarihinde kurulan Demokratik Halk Partisi (DEHAP) ile yoluna devam etti. 3 Kasım 2003’te yapılan genel seçimde DEHAP % 6.23 oy aldı. DEHAP’ın bu başarısını tehlike gören devlet, Cumhuriyet Başsavcısı eliyle soruşturma açtı. ”Evrakta sahtecilik” gibi komik bir gerekçeyle eski 4 yöneticisi hakkında açılan dava sürerken, 2 Nisan 2003’te DEHAP ”Kürt sorunun çözümü ve demokratikleşeme” deklarasyonunu açıkladığı gerekçesiyle Başsavcı tarafından 2. kez kapatma davası açıldı.

Kürt hareketi DEHAP’ın kapatılması durumda yoluna Özgür Parti’yi kurarak devam etme kararı aldı. 29 Mart 2004’te belediye seçimlerine DEHAP, SHP, ÖDP, EMEP SDP ve Özgür Parti ”Demokratik Güç Birliği” blokuyla seçime girdi ve 5 il, 33 ilçe, 31 belde belediye başkanlığı kazanarak önemli bir başarı elde etti.  DEHAP’la ilgili kapatma davası sürerken, 19 Kasım 2005’te Özgür Parti, 26 Haziran 2007’de de DEHAP kendilerini feshetti.

Kürt hareketi Özgür Parti ve DEHAP’ın kendilerini feshetmelerinin ardından 19 Kasım 2005 tarihinde kurulan Demokratik Toplum Partisi ile yoluna devam etti. DTP Türkiye’de ilk olmak üzere eş başkanlık sitemini uyguladı. DTP eş başkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk oldu. DTP de önceli partiler gibi baskı ve kovuşturmaya uğramaktan kurtulmadı. Faşizm, kapatılan her partinin ardından kurulan diğer bir partiyi bir önceki kapatılan partinin devamı saymış ve kapatma davası açmıştır.

DTP de kapatma davasından kurtulmadı. 16 Kasım 2007 tarihinde DTP hakkında kapatma davası açıldı. Kapatma davası sürerken, 2009 yerel seçimlerinde DTP, 99 belediye başkanlığını kazandı. 2009 yılında yapılan bir operasyonda binin üzerinde DTP üyesi tutuklandı ve ardından 11 Aralık 2009’da DTP kapatıldı.

Kürt hareketi DTP kapatılmasıyla yoluna 2008 yılında kurulan Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) ile mücadelesine devam etti. 2011 genel seçimlerinde 36 milletvekiliyle meclise giren BDP, hem Kürtlerin demokratik haklarının kazanılması mücadelesinde, hem de insan hakları mücadelesinde büyük çabaları oldu.

Kürt halkı demokratik alandaki mücadelede hiçbir zaman devlete güvenmedi. Her an partilerinin kapatılacağını bildikleri için her zaman adımlarını buna göre attılar. Bu adımın bir parçası olarak 27 Ekim 2013’te Ertuğrul Kürkçü ve Sebahat Tuncel eş başkanlığında Halkların Demokratik Partisi (HDP) kuruldu.

7 Haziran 2015’te % 13.12 oranında oy alan HDP 80 milletvekili kazandı. Hükümetin kurulamaması sonucu 1 Kasım 2015 tarihinde yenilenen seçimde HDP, 59 milletvekili kazandı. BDP ise 11 Temmuz 2014’te gerçekleştirdiği 3. Olağan Kongresi’nde ismini değiştirerek Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) adını aldı.

HDP’ye Yönelik Faşist Saldırı Ne İlktir Ne De Son Olacaktır!

HDP’nin 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 tarihlerinde 3. büyük parti olarak TBMM yer alması, 2019’da yerel seçimde 5 büyük şehir, 50 ilçe olmak üzere kazandığı 58 belediye başkanlığı AKP iktidarını oldukça korkuttu. AKP, yanına aldığı MHP ile HDP’yi sürekli hedef gösterdi.

CHP’nin oylarıyla mecliste kaldırılan milletvekili dokunulmazlığının ardından HDP iki eş başkanın yanısıra 11 milletvekilinin dokunulmazlıkları kaldırılarak tutuklandılar. HDP’ye yapılan operasyonlarda 10 bin HDP çalışanı, yöneticisi tutuklandı. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir operasyon, baskı ve tutuklama görülmemiştir. HDP’ye yapılan saldırı ve baskı, Kürt ulusuna yapılan milli baskıdan ayrı ele alınamaz.

Deniz Poyraz’ın katledilmesi de tüm bu gelişmelerden ayrı değildir. Kurulduklarından bu yana tüm demokratik partilere saldırılar aralıksız devam etti. Sadece 2015 genel seçim çalışmaları döneminde HDP’ye 58 saldırı düzenlenmiş ve bu saldırılarda HDP’nin seçim büroları, binaları saldırıya uğramış, yakılmış, camları kırılmış ve tahrip edilmiş; onlarca kişi ise yaralanmıştır.

Deniz Poyraz’ın katledilmesinin ardından timsah gözyaşları döken birçok çevrenin yaptığı açıklamaların hiçbir inandırıcılığı yoktur. CHP, Deva ve İyi Parti’den yapılan açıklamalar gelecek için Kürt halkının oylarına dönük bir “yatırım”dır.

Ülkemizin en karanlık yılları olan 1990’larda 17 bin faili belli devrimci ve Kürt’ün kaçırılıp yok edilmesinin sorumlularından eski İçişleri Bakanı Meral Akşener’in söyledikleri inandırıcı olabilir mi? A. Davutoğlu’nun “başsağlığı” mesajına kim inanır? 20 Ekim 2015 tarihinde Van’daki seçim mitinginde konuşan A. Davutoğlu, “AK Parti iktidardan indirilse buralarda terör çeteleri dolaşacak, beyaz Toroslar dolaşacak” sözünü çabuk unutmuşa benziyor!

AKP sıkıştıkça koltuk değneği rolünü oynayan CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, istediği kadar gece yarısı videoları yayınlasın kimseyi ikna edemez! AKP iktidarı her taraftan sıkışmıştır. Bir yol bulamadıkça saldırganlaşmaktadır.

Tüm ümidini ağababası J. Biden’e bağlayan R.T.Erdoğan başı okşanmadan döndü NATO Zirvesi’nden. Bu, AKP’yi daha da saldırganlaştırmaktadır.  AKP, İzmir’de yaptığını ülkenin her yanına yaymak ve halkı sindirmek için yeni hamleler geliştirecektir. Öyleyse Poyraz olup AKP’yi önümüze katmak için hazırlanmalıyız.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu