Makaleler

Faysal, Raperin, Cemre, Birûsk… OHAL’de Minbîc umudun adıdır!

Tarihi ilerleten ve kahramanları yaratan bir sürecin ilerleyişinin Ortadoğu ve Mezopotamya coğrafyasında yarattığı kazanımlara Minbîc zaferi eklendi. Kuşatmanın 73. gününde (12 Ağustos) kentin El-Sirib mahallesinin çetelerden temizlenmesiyle Minbîc’in özgürlüğü sağlanmış oldu. Minbîc de Rakka ve Cerablus gibi DAİŞ açısından stratejik bölgelerle iletişimine vurulan ağır bir darbe olması bakımından önemli bir hamleydi.

Minbîc halkı, kentin çetelerden arındırılmasının ardından sevinç gözyaşları içerisinde Demokratik Suriye Güçleri (QSD) savaşçıları ile birlikte özgürlüğü kutladı. Kadınlara özgürlüğün ve yaşamın tüm renklerini yasaklayan tecavüzcü-katil çetenin tüm yasaklarına karşın özgürlüğe adım atar atmaz bu karanlığın kadınlara dayatılan sembolü olan çarşafları yakan, DAİŞ işgali sırasında öldürülmelerine sebep olan sigaralarını tüttüren kadınlar, uzatılmaya zorlandıkları sakallarını kesen erkekler, çocuklar, yaşlılar ve bir bütün halk, bu karanlığa darbe vuran savaşçıları, evlatlarını bağrına bastı.

Bu zafer, aynı zamanda, hamleye şehit düşmesinin ardından ismi verilen Faysal Ebu Leyla gibi savaşçılara verilen sözün yerine getirilmesidir. Yoldaşlarının “devrim emekçisi, maraton koşucusu” olarak adlandırdığı MLKP savaşçısı Raperin Dicle’nin (Sevda Çağdaş) can bedeli direnişinin taçlandırılmasıdır. Cenazesi hala sınırda bekletilen BÖG savaşçısı Eylem Ataş’ın hayatının baharını armağan ettiği insanlığın baharı için Ortadoğu coğrafyasına düşen Cemre’dir. Yoksulluktan doğduğu Colemerg’i bırakıp Ankara’ya gelen ve burada kağıt toplayıcılığı ile ailesinin geçimini sağlayan, Kobanê sürecinde YPG saflarına katılan Birûsk Colemerg’in (Aslan Kahraman) uğruna canını verdiği Minbîc halkının bayramıdır.

 

TC-Rusya görüşmesi

Bu zaferin tesis edildiği günlerde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan Moskova’da bir araya geliyordu. ABD ve NATO’ya karşı “gerekirse Rusya ile yakınlaşırım” kozunu kullanan AKP, aynı zamanda Suriye meselesi nedeniyle “dayılandığı” Rusya’nın ekonomik ve siyasi yaptırımları karşısında boyun eğmek zorunda kaldığını gösterdi. “Rusya’nın Suriye’de ne işi var?” diyen Erdoğan, süt dökmüş kedi misali “Suriye’de barışın tesisinde en önemli ve ana aktör birinci derecede Rusya’dır” diyordu. Keza Rus uçağının düşürülmesinin ardından özür dilemeyeceklerini söyleyen ve “Aynı ihlal bugün yapılsa Türkiye yine bu karşılığı vermek durumundadır” diyen Erdoğan, önce özür dilemiş ardından da bu görüşme öncesinde “Rusya ile aramızı kimin bozmak istediği 15 Temmuz darbe girişimiyle daha da iyi anlaşılmıştır. Rus uçağını vuranlar da FETÖ terör örgütü yandaşları. O pilotlar yakalandı” diyerek tüm yükü, bir çırpıda, neredeyse “Roma’yı yaktığını” iddia ettikleri Cemaatin üzerine yıktı.

Suriye’de savaşı körükleyen, çeteleri besleyen ve buradan pay sahibi olmak için on binlerce insanın kanı ve canı pahasına düzenlenen katliamların altında imzası olan AKP hem Suriye’deki konumunu sürdürmek istiyor hem de ülkedeki klik savaşında ciddi bir güç tesisi içerisinde bulunuyor. Rusya ile yaptığı görüşme ile de bunu ABD’ye, NATO’ya ve AB’ye de kabullendirmek istiyor. Ancak Rusya ile TC’nin görüşmesinden “memnun kaldığını” açıklayan ABD, Erdoğan tarafından tehdit edildikleri Fethullah Gülen’in iade edilmesi meselesinde de “Ya Gülen’in iadesi ya da Türkiye arasında bir tercih yapmak zorunda olmadıkları” şeklinde yanıt verdi. “Ya vize ya mülteciler” diyerek tehdit ettiği AB’li devletler ise böyle bir durumun olamayacağını gayet diplomatik bir dille yinelediler.

 

OHAL’e birlik ve Minbîc zaferi ruhuyla karşı durmak

AKP’nin Suriye meselesindeki rolü nedeniyle emperyalist devletler açısından hala önemli bir yerde durduğu görülmektedir ancak AKP’nin caka sattığı, kibir siyasetine boğulduğu gibi bir durum olmadığı ortadadır. Keza AKP’nin Yenikapı’da milyonlarca insanı bir araya getirmesi ve “demokrasi nöbetleri” ile on binlerce insanı haftalarca sokağa dökmesi kendini güvene alabildiği anlamına gelmemektedir. Bundan 8 sene önce “Ergenekon operasyonu” ile TC devletinin ve ordunun kemikleşmiş Kemalist unsurlarını temizleme operasyonuna girişen AKP, o dönemde de devletin işlediği tüm suçları bu ekibin üzerine yıkmaya ve kendisini temizlemeye çalışmıştı. Ancak halka karşı işlenen suçlara her an bir yenisini ekleyen AKP, özellikle T. Kürdistanı’nda ve Suriye’de işlediği suçların faturasını da bugün Cemaate kesmeye ve kendisini aklamaya çalışmaktadır. Ergenekonculara karşı Cemaatle işbirliğini derinleştiren AKP, iktidar dalaşında bu kez Cemaate karşı Ergenekoncularla işbirliğine gitmekte ama yine kendisini güvende hissetmemektedir.

Devleti tekeline almak isteyen klikler arasındaki çatışmanın sürekliliği bir yana hepsinin halka düşmanlığı sabittir. OHAL’le ortaya serilen de budur. Hrant Dink cinayetini, Nihat Kazanhan gibi Kürt çocuklarının katledilmesini, Kilis’in bombalanmasını vb. tüm suçlarını Cemaate yükleyenler, bugün OHAL’le yeni suçlar işlemeye devam ediyorlar. İşçi ve emekçilerin alın terine göz koyanlar OHAL’i fırsat bilerek grevleri yasaklıyor, TEDİ işçilerinin direnişinde görüldüğü üzere işçilere ateş açıyorlar. Dersim’de Halk Ordusu gerillalarının da içerisine yer aldığı güçler tarafından kesilen Dersim-Pulur yolunun ve bölgenin denetimini alabilmek için Munzur Vadisi’ne kimyasal silahlarla saldırı düzenleyerek dört HPG gerillasını katlediyorlar. Qamişlo’da 50’den fazla insanın hayatını kaybettiği katliamın altından Barzani’nin KDP’si ile birlikte OHAL’li TC hükümetinin imzası çıkıyor. Hapishanelerde sürgün sevklerle, Esat Oktay ruhunu canlandıran işkence yöntemleriyle topluma “ayar vermeye” çalışıyor ve devrimci, yurtsever güçleri teslim almaya çalışıyorlar.

Ama güçsüzler…

Güçsüzlüklerini; kibir zehirlenmesiyle örtmeye, yok etmeye çalıştığı ya da geçici yol arkadaşı seçmek zorunda kaldığı kliklere halkı ezerek gücünü kanıtlamaya çalışmaktadır. Bu güçsüzlükten faydalanmak, güç tesisine ve devletin aklanmasına izin vermemek devrim iddiası taşıyan tüm kesimlerin ortak sorumluluğundadır. Bu kaygıyla ve OHAL’in halk düşmanı dalgalarına karşı oluşturan güç birlikleri, bu süreci göğüslemenin elzem birer aracıdır. Minbîc zaferinin halklara yaydığı umudun rüzgarını yayarak OHAL’i halk için “Allah’ın lütfu” haline getirmek ancak böyle mümkündür…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu