GüncelMakaleler

HALKIN GÜNDEMİ | Devletin İntikam ve Teslim Alma Politikası Olarak; İnfaz Yakmalar

"Hapishanelerde, yıllardır yaşanan çok yönlü işkence ve hak gasplarına, son iki yılda eklenen infaz yakmalar, devletin politik tutsaklara yönelik intikam alma, ceza içerisinde cezalandırma yöntemiyle terbiye etme, boyun eğdirme, giderek teslim alma politikasıdır."

İnsan hakları ihlalleriyle gündemden hiç düşmeyen Türkiye’de en büyük ihlal alanlarından biri hapishaneler. Tutsaklar en temel haklarını bile kullanamıyor, özellikle politik tutsaklara ağır tecrit politikaları, uzun yıllardır teslim alma politikası olarak dayatılırken, son iki yıldır bunlara infaz yakmalar eklenmiş bulunuyor. Sudan bahanelerle disiplin cezası almış hükümlülerin, ceza süreleri dolmuş olmasına rağmen infazları yakılıyor. Veya Adli Tıp Kurumu tarafından “cezaevinde kalamaz” raporu verilen ağır hasta tutsaklar tahliye edilmiyor. Pandemi koşullarında dahi binlerce adli tutkulu salıverilirken, cezalarını tamamlayıp koşullu salıverme şartları oluşan veya ağır hasta olan politik tutsakların çok az bir kısmı serbest bırakıldı.

İdare ve Gözlem Kurulu ve cezada keyfiyet

2020’nin son aylarında AKP ve MHP tarafından Meclis’e getirilip, her iki partili vekillerin oylarıyla kabul edilen yönetmelikle, infazını tamamlamış hükümlülerin “iyi halli olup, olmadıklarını” değerlendirmek üzere hapishanelerde İdare ve Gözlem Kurulu (İGK) oluşturuldu. Bu kurullar 1 Ocak 2021’den itibaren koşullu salıverme şartları oluşmuş hükümlüleri, “iyi halli” olup olmadıkları hususunda değerlendirmeye tabi tutmaya başladı. İdare Gözlem Kurulları kurulduklarında, iktidar tarafından “erken tahliye şansını artırdığı” propagandasıyla tanıtılmıştı. Ancak bu kurullar, özellikle politik tutsaklara yönelik “erken tahliye” yerine, tahliyeyi geciktirmek için kullanılan kurumlar oldu. Hatta bu tarih itibariyle şartlı salıverme ve açık hapishaneye geçişler daha da zorlaştırıldı. 30 yıl ve üstü tutuklu olan politik tutsaklar içinde, hasta olup tahliyeleri gelenlerin tahliyelerini geciktirmek için kullanılır oldu.

Her 6 ayda bir, idare ve gözlem kurulunca “iyi hal” değerlendirmesine tabi tutulma uygulaması ile birlikte, hapishanelerdeki koşullu salıverme şartları oluşmuş tutsaklar, İdare ve Gözlem Kurulu’nun keyfi raporlarıyla iyi halli sayılmadığı için koşullu salıverme hakkından faydalanamıyor. Veya ceza süreleri dolmuş tutsaklara, tahliye edilecekleri gün kapıdan içeriye atılan bir yazıyla gerekçe göstermeye bile ihtiyaç duyulmadan infazının yandığı bildiriliyor.

Önceden bir tutsağın “iyi halli” olması, disiplin cezasının olmamasına bağlı iken, yeni yönetmelikten sonra tutsağın içeride yaptığı her hareket değerlendirmeye tabi tutulmaya başlandı. Özellikle hasta politik tutsaklar üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılan ve infaz yakma olarak tanımlanan duruma ilişkin mevzuat şöyle tanımlanıyor: “Koşullu salıverme tarihi ile denetim süresi içerisinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi halinde hükümlünün infazı yanar. İkinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi yeterlidir. Yoksa deneme süresi içerisinde bu ikinci suçtan dolayı ceza verilip kesinleşme aranmaz.” Ancak buradaki “suç”un ne olduğu, ne gibi durumların suç tanımı kapsamına alındığı belirlenmediği için, hapishane idareleri sudan bahanelerle bir keyfiyet içerisinde infaz yakıyorlar.

İdare Gözlem Kararlarında, infaz yakma gerekçesi olarak akla zarar nedenler yer almakta. Tutuklunun içeride su ve elektrik tasarrufu yapmadığı (oysa su ve elektrik idare tarafından belli bir kota üzerinden verilmekte), hapishane kütüphanesinden okuduğu kitap sayısı (bazen fazla okumak, bazen de az okumak suç kabul ediliyor) vb saçma gerekçelerle idare, tutuklunun tahliyesini engelleyebilmekte.

Tutsaklara, pişmanlık bildirimi dayatması

Bu uygulamalara ek olarak politik tutsaklar için daha özel baskı çeşitleri de uygulanmaya çalışılıyor. Örneğin bir tutsak işlediği suçtan pişmanlık duymuyorsa, infazı ertelenerek yakılabilmekte.

Sadece politik tutsaklar değil, örneğin bir kadın kendisine işkence ve kötü muamele uygulayan, öldürmeye yeltenen evli olduğu erkeğe karşı meşru müdafaa hakkını kullanıp, kendi yaşam hakkının ihlal edilmesine karşı uyguladığı meşru savunmadan (öz savunma) pişman olmuyorsa infazı yakılabilmekte.

Kurulun infaz yakma gerekçelerinde başkaca öne çıkanları şöyle sıralayabiliriz. İmam ile görüşmeyi kabul etmemek, hapishane kurallarına uymamak, aktivitelere katılmamak, görüş esnasında gülmek, örgütle arasına mesafe koymamak, Kürtçe türkü veya devrimci marş söylemek, kamerayı tahrip etmek, arama sırasında personele yardım etmemek, sayım zamanı ayağa kalkmamak, ailesinden birisinin tutuklu olması, gardiyanlara karşı çıkma, çöpü atmama vb… Söz konusu idare ve gözlem kurulu kararlarına karşı yapılan itirazlar ise sonuçsuz kalmakta; mahpuslar bu nedenle tahliye edilmemektedirler.

Sağlık raporuna rağmen tahliyeler yakılıyor

Hapishanede kalamayacağına dair bir sürü sağlık raporu olan hasta tutsaklar dahi tahliye edilmiyorlar. Bu konuda yüzlerce isim verebiliriz. Tutsak; şans eseri “cezaevinde kalamaz” raporu alsa bile, bu sefer de siyasi suçlarda “terörle mücadele”ye yazı yazılıyor. Bu durumda ATK’dan (Adli Tıp İhtisas Kurulu), hapishanede kalamayacağına dair sağlık raporu olsa da; yaşamsal ihtiyaçlarını kendi başına sağlayabilecek durumda olmasa da, tutsağın infazı yakılabiliyor. Hasta politik tutsak, ancak ölümün eşiğine geldiğinde, öleceğinden emin olunursa tahliye ediliyor.

İHD; 2022 yılı içerisinde hapishanelerde en az 78 tutuklunun yaşamını yitirdiğini bildirdi. 36 tutsağın hastalıkları nedeniyle vefat ettiğinin belirtildiği raporda, hasta tutsaklar içerisinde birinin 70 yaş üzeri ve 4 tutsağın da 80 yaş üzerinde olduğu vurgulandı. 6 hasta tutsağın da ölmeden çok kısa süre önce tahliye edildikleri, 1 tutsağın ölüm nedeninin bilinmediği, 16 tutsağın intihara sürüklendiği vurgulanarak, bu tutsaklardan 2 tanesinin 17 yaşında çocuk, 2’sinin kadın olmak üzere 25 tutuklunun şüpheli şekilde yaşamını yitirdiği bilgisi paylaşıldı.

İHD, infazı yakılan politik tutsakların sayısının en az 220 civarında olduğunu belirtiyor. Bu tutsaklardan bazılarının tahliyeleri sonradan gerçekleştiyse de, bazılarının tahliyeleri hala hayat bulmadı.

İnfaz yakma, teslim alma politikasıdır

12 Eylül 1980 Askeri Faşist Darbe sonrasında faşist Kenan Evren’in idam edilen politik tutsaklar için “asmayıp da besleyelim mi?” dediği faşist zihniyet; bugün Türkiye hapishanelerinde idamlar kaldırılmış olsa da; özellikle devrimci, komünist ve yurtsever tutsaklar için her fırsatta gündeme getirilerek tehdit unsuru olarak kullanılırken; çok çeşitli yöntemlerle işkence merkezi haline gelmiş durumda. Tecrit uygulamasının tüm hapishanelerde dayatılmasının yanında tutsaklara verilen hakların, idarenin keyfiyetine göre yasaklanması, gardiyan ve askerlerin tutsaklara yönelik işkenceleri gün geçtikçe artıyor.

Hapishanelerde, yıllardır yaşanan çok yönlü işkence ve hak gasplarına, son iki yılda eklenen infaz yakmalar, devletin politik tutsaklara yönelik intikam alma, ceza içerisinde cezalandırma yöntemiyle terbiye etme, boyun eğdirme, giderek teslim alma politikasıdır. Hapishaneler, askeri alanlara çevrilerek topluma gözdağı verilmek istenmekte. Yıllardır süren bu politikaların hedefi, içeride tutsaklar sahipsiz bırakılırken, dışarıda ise boyun eğdirilmiş, teslim alınmış bir toplum yaratmaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu