EkolojiMakaleler

EKOLOJİ | Kapitalizm Çöksün; Dünya Bize Kalsın!

Bu dünya bizim ve imkanlarımız dahilinde sorumlu davranmak zorundayız; ama küçük ve sığ düzenlemelerle sorunun çözülmeyeceğini ve esas suçlunun kapitalist sistem olduğunu da söylemek zorundayız!

Gün geçmiyor ki gazetelerde ve ekranlarda, küresel ısınmanın olası sonuçlarına dair haberler yer almasın.

Bilim insanları teknik bilgilerle ısınmanın sebep ve sonuçlarını irdelerken; bizler, gözlemlediğimiz ani hava değişiklikleri, yazın ortasında oluşan seller ya da ılık geçen kışları sohbet konusu yaparak bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ediyoruz.

Uzmanlar küresel ısınmanın doğal ve yapay olmak üzere iki sebebi olduğunu söylüyor: Güneş’in ısı aktivitelerinin değişkenliği, Dünya’nın Güneş çevresindeki yörüngesinde her doksan beş bin yılda oluşan basıklık (Presizyon Hareketi ), dünya’nın ekseninde oluşan ve yine birkaç on bin yıllık aralıklarla tekrar eden değişiklikler…

Küresel ısınmanın doğal sebepleri arasında yer alıyor. Evrenin kanunu olarak vücut bulan bu etkenlere karşı önlem alma şansımız yok herhalde! Ama bu doğal sebeplerin yanında, insanoğlunun tabiata yaptığı yanlış müdahalelerin yol açtığı sebepler de var ve gündemi meşgul eden esas faktör de bu!

Ormansızlaştırma, yanlış tarımsal uygulamalar, endüstrileşme ve tüketim ihtiyacını karşılamak için kullanılan petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtların kullanımı vb. sebeplerle zararlı gazlar atmosfere karışmakta, sera etkisini büyütmekte ve küresel ısınmayı tetiklemektedir ( Sera Etkisi: Güneş’ten Dünya’ya yansıyan ışınların bir kısmı atmosfer sayesinde uzaya geri gönderilir, bir kısmı da yeryüzüne ulaşıp ısıtır; ısınan hava tekrar yükselir ve atmosferdeki su buharı ve bazı gazlar sayesinde tutularak ihtiyacımız olan ısı dengesi yaratılır.

Bu doğa olayı olmasaydı, gece ve gündüz arasındaki aşırı ısı farkı nedeniyle Dünya’da yaşam son bulurdu). Dünya’nın geleceğini tehdit eder hale gelen sorun, hükümetleri sıkıştırıyor. Devletler, kitlelerin tepkisini de hesap ederek bir şeyler yaptıklarını göstermeye çalışıyorlar. Özellikle Avrupa kamuoyu bu konuda bilinçli hareket ettiği için hükümetlere bir baskı oluşmuş durumda.

Günlük yaşamda birey olarak biz de cevre bilinci (az araba kullanmak,az enerji harcamak)gösterebilir ve kendi payımıza düşen sorumluluğu yerine getirebiliriz.Bunun yanında hükümetlerin sürdürülebilir enerjiye geçiş için yaptığı düzenlemeler,sivil toplum kuruluşlarının mücadele ederek yarattığı duyarlılık,ağaç dikmek ….vb. önlem ve uygulamalar önemlidir.

Bu dünya bizim ve imkanlarımız dahilinde sorumlu davranmak zorundayız; ama küçük ve sığ düzenlemelerle sorunun çözülmeyeceğini ve esas suçlunun kapitalist sistem olduğunu da söylemek zorundayız!

Emperyalist-kapitalist sistem, bir bütün olarak piyasa ekonomisini benimsemiş durumda. Bugün; gecikmiş olduğu için treni kaçıran, ama kapitalistleşme yoluna girmeye çalışan yarı-feodal ülkeler de dahil, sınıfsal eşitsizlikleri devam ettirmeye azimli devletlerin hepsi piyasa ekonomisini baştacı ediyor.

Girdikleri krizlere bağlı olarak dönem dönem devletin denetleme ve düzenleme rolünü öngören ‘sosyal piyasa’ modelini uygulamış olsalar da, esası liberal ekonomidir:

“Üretimin üzerinde hiçbir sınırlamanın olmadığı, para ve malların istediği yere girip çıkmasına olanak sağlayan ve aşırı bir tüketim kültürünü insanların esas yaşam hedefi haline getiren sistem” diye kısaca tanımlanabilecek liberal piyasa ekonomisi, kar çarkını döndürmek için insanı ve doğayı sömürmekten geri kalmıyor.

Kapitalizm, doğal kaynakları kurutmayı göze almış durumda!

Yeraltı kaynaklarına ulaşmak için ormanları katledenler, meyve ve sebzelerin olgunlaşma sürecini hızlandırmak için yiyecekleri hormonlayanlar, ürettikleri motorlu taşıtların on yıllardır atmosfere saldığı zararlı gazlarla( salınım miktarını manipüle edecek kadar ahlaksızlar!) küresel ısınmayı hızlandıranlar; yeraltı ve yer üstü kaynaklarına (petrol, su, madenler…) sahip olmak için ezilen ulusların memleketlerini istila edip katledenlerle aynı kafadadır!

İnsanlık, birkaç düzenlemeyle işlediği büyük günahı aklamaya çalışanlara aldanacak kadar sığ değildir, olmamalı! İnsanlığın yolu, toplumsal çıkarları her şeyin üstünde tutan, en büyük yatırımı insanın dönüşüm ve gelişmesine yapan, doğayı nesne değil canlı bir organizma olarak gören, eşitlik ilkesini en kutsal hedef olarak bilen sosyalizm ve komünizm yoludur!

Geçmişten ders çıkararak, yarının öngördüğü metotlarla yoluna devam eden devrimci ve komünistler, sosyalist teori ve pratiği insanlığın gündemine tekrar sokacaktır.

Bundan kimsenin kuşkusu olmasın!

Bir ÖG okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu