GençlikGüncel

SÖYLEŞİ | Boğaziçi Üniversitesi Öğrencisi Enes Gözüküçük: ‘Okulda Kayyumu Destekleyen Hiçbir İsim Yok’

"Biz tepki vermeye devam edeceğiz. Hem eylemlerimizle hem de hukuki olarak mücadelemizi sürdüreceğiz."

Melih Bulu, 2021’in ilk günlerinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasıyla Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör olarak atandı. Yapılan bu atamanın ardından başta Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenleri ile çok sayıda kişi bu kayyum atamasına karşı çıkarak direnişe geçti.

Direnişin ilk günlerinden itibaren ise AKP iktidarının nefret saldırısı ve yönlendirmesiyle birlikte deyim yerindeyse polis ordusuyla Boğaziçi’nin abluka altına aldı. Direnişe yönelik çok sayıda işkenceli gözaltı ve tutuklamalar yaşanırken okulun Özel Güvenlikleri (ÖGB) de bu saldırılara dahil oldular.

Haziran ayının başında ise 10 kadar ÖGB iki öğrenciye saldırıp öğrencileri darp ettiler.  Saldırıyı yapan ÖGB bununla da kalmayarak öğrenciler hakkında şikayette bulundu ve Cumhuriyet Savcısı talimatıyla öğrenciler gece yarısı ev baskınıyla gözaltına alındı.

Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak evi basılıp gözaltına alınan öğrencilerden Enes Gözüküçük ile yaşadığı süreci ve Boğaziçi direnişini konuştuk.

Enes’e ilk olarak okullarına atanan kayyum Melih Bulu’yu sorduk. 2015 seçimlerinde AKP adayı olan Bulu’nun Boğaziçi’ne rektör olamayacağını ifade eden Enes şunları ifade etti:

“Öncelikle selamlar bu röportaj için çok teşekkür ederim. Şunu söyleyebilirim 2 Ocak‘ta Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ni gördük bir gece vaktinde ve hayatımıza Melih Bulu gibi bir karakter girmiş oldu.

Biz atanmanın ardından Melih Bulu’yu araştırdığımız zaman onun siyasi geçmişi, homofobik söylemleri, cinsiyetçi söylemleri ve bunun gibi birçok hareketleriyle esas olarak Boğaziçi Üniversitesi’ne ve insanlığa sığmayacak şeyler olduğunu görmüş olduk. Bunlara ek olarak Savunma Sanayi ile ilgili söylemiş olduklarıyla savaş savunusunu yapması ve bunlara ilişkin yaptığı açıklamalarını gördük.

Kendisinin daha önce Twitter’da troll ordusunun olduğunu işte adı Akıncılar olan bir ekibinin olduğunu ve bunlarla iş yaptığını öğrendik. Ancak tabi bundan da önce karşı çıktığımız şey okulumuzda seçimlerin yapılmamış olması ve demokrasinin hiçe sayılmış olması oldu. Ve bu yüzden kayyumun hem bizim için hem de diğer okullar ve tüm kurumlara atanmasının anlamı; devletin demokrasiyi ele geçiremediği veya kendi isteğinin olmadığı yerlerde bir şekilde kendi istediğini yapmak için kullandığı bir suç aleti olarak gördük. Ben bunu söylerken sadece kendi okulumuz için değil atanan tüm kayyumlar için söylüyorum.

Enes’e kayyuma karşı başlatılan ve devam eden direnişi sorduk. Öğrencilerle başlayan ve akademisyenlerin de destek verdiği direniş tüm saldırı, gözaltı ve tutuklamalara karşı devam ediyor. Enes ise direnişe dair şunları söyledi:

Biz yapılan bu hukuksuz atamanın hemen ardından direniş başlattık. Başlattığımız bu direnişe öğrenciler, mezunlar ve akademisyenler direk destek verdi. Hepimizin ortak bir talebi var elbette ancak herkes kendi eylem birlikleri ile hareket ediyor, akademisyenler 100 günü aşkındır nöbet tutuyorlar, biz de öğrenciler olarak 150 günü aşkındır direnişe devam ediyoruz.

Direnişe dair şunları söylemek istiyorum ki çok fazla fedakarlıkla, çok fazla bedel ödenerek gelinmiş bir süreç oldu. Bir şekilde biteceği düşünülürken aslında süreç gösterdi ki direniş kalıcı bir hale geldi. Her ne kadar ana akım medya bunu göstermese de, buraya dikkat çekmeye çalışmasa da hala sosyal medyayı takip eden ve eylemlere aktif bir şekilde katılım sağlamak isteyenler direnişin devam ettiğini biliyor.

Cumhurbaşkanına açık mektuptan tutun da LGBTİ+’lara karşı yıllardır hiç olmadığı kadar nefret söylemleri ile hedef oturup oturtulması ancak bizim asla bundan vazgeçmemeniz direnişimizi geliştirdi. Çünkü insan haklarından vazgeçmeyeceğimizi bir şekilde herkese göstermiş olduk.

Enes’e daha sonra direnişe yönelik polis ve ÖGB saldırısını soruyoruz. Geçtiğimiz günlerde kendisi de ÖGB’nin saldırısına maruz kalan öğrencilerden biriydi. Enes bunların tamamen öğrenciyi baskılamaya çalıştığını vurguladı ve yaşanan saldırılara ilişkin şunları söyledi:

Biz ilk başta polis ve ÖGB ile karşı karşıya gelmedik ancak daha sonra direnişe başlayınca karşımızda bunları bulduk. Zaten ÖGB varlığıyla öğrenci dayanışmasının karşında duruyor, öğrencilerin baskı altına alınmasına sebep oluyor.

Direniş öncesinde yine bir noktada kimsenin kimseye karışmadığı bir durum vardı aramızda ancak direnişin başından itibaren bu işin buraya gelmesi ve bu insanların bize karşı kullanılması öğrenci hareketine nefretle baktırılmaları sebebiyle bize önceden arkadaşmış gibi davrananlar düşman haline getirildi.

Bunda tabii ki otoritenin de etkisi var, aralarında bunu kabul etmeyenler de oldu. Bir şekilde vicdanını dinleyip bize saldırmayanlar da oldu ama son günlerde yaşadığımız bu olayda aslında öğrenci düşmanı olduklarını gösterdiler. Biz iki kişi iken yaklaşık on kişi bize saldırdılar ve bu okulda herhangi bir eylem yapıldığı sırada değil bizim kahvaltı yapmaya gittiğimiz sırada yaşandı. Sonra da bizi gidip karakola şikayet ettiler. Sonrasında gece ev baskını oldu, devletin Cumhuriyet Savcısı iki adet özel güvenliğin ifadesi ile ev baskınıyla bizi evimizden aldırdı.

Bu aslında yaşanan durumun ne kadar absürt olduğunu kanıtlaması noktasında iyi bile oldu. Polisin direnişimize yönelik uyguladığı bu şiddete ise söylenebilecek bir şey yok çünkü bu sadece işin görünen yüzü. Bir de yıllardır Doğu’da yapılanlar var, bunları düşününce bize yapılanlar işte sözde bu ülkenin akıllarına tırnak içerisinde akıllı gençler dövülüyor insanlar tepki gösteriyor ama bu şiddet ilk değil, biz son olsun diye uğraşıyoruz ama bu kısa süre içerisinde son olmayacak belli ki.

Biz de bu şiddeti onların gözüne sokmaya devam edeceğiz çünkü insanlar sözde kendileri koruması gereken polisten her gün dayak yiyor her gün onların tacizi ile rahatsızlık vermesi ile uğraşıyor. O yüzden bu saldırılar direnişi kıramaz aksine ateşlendirir. Bunu da ilerleyen zamanlarda göreceğimize inanıyorum.

Son atamalarla birlikte bazı akademisyenler tasfiye çalışılıyor ve bu şekilde akademik kadronun içi boşaltılıyor. Enes’e de bu durumu soruyoruz. Yapılan bu atamaların iktidarın saldırısı olmadığını ifade eden Enes bu saldırının altında Melih Bulu’nun olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

Melih Bulu’nun artık tepki görmeyeceğini düşünerek yaptığı atamalar gibi geliyor o da. Direnişin kırıldığına dair bir düşüncesi olduğunu ve böyle bir atama işlemini yaparak tepki ölçmeye çalışıyor. Bir yandan da kendi kadrolarını oluşturmaya başladı ama baktığımız zaman bugün atamasının üzerinden neredeyse 5 buçuk ay geçti. Henüz genel sekreterini yeni bulabildi, yeni atayabildi. Hala kendisine destek veren, okulda kendisine katkı sağlayabilecek hiçbir isim yok.

Bulduğu isimlerin falsoları çok gözle görülür bir durumda. Ben o yüzden bunun iktidar saldırısı olduğunu düşünmüyorum. Boks yapar gibi ne tepki vereceğimizi görmeye çalışıyor fakat bu tepkiler kendisine geri dönüyor, ama o dönmeyecek zannediyordu. Biz ise tepki vermeye devam edeceğiz. Hem eylemlerimizle hem de hukuki olarak mücadelemizi sürdüreceğiz.

Enes son olarak “Yaşasın Öğrenci Dayanışması” diyerek sözlerini tamamladı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu